Giyim imalatı alanında, kadınlar işgücünün yaklaşık %80’ini oluşturuyor (ILO, 2019). Ancak, çalışanlar için şeffaflık ve adil çalışma koşullarını sağlamak moda endüstrisinde hala aşılması güç zorlu bir mücadele gerektiriyor.
Sisters for Change tarafından yapılan araştırma, kadın giyim işçilerinin zor durumunu gösteren endişe verici istatistikler ortaya koyuyor; Bangaloredaki kadınların yaklaşık %14’ü cinsel taciz veya saldırıya maruz kaldıklarını bildirirken, %60’ı tehdit veya şiddetle karşılaşıyor %40 ila %50’si aşağılama ve sözlü tacize maruz kalıyor. Taciz nedeniyle işlerini bırakmak zorunda kalan kadınların sayısının %7’den fazla olması ise son derece endişe verici (Sisters for Change/Munnade, 2016).
Ayrıca, giyim endüstrisindeki cinsiyete bağlı ücretlendirme farkı, mevcut toplumsal eşitsizlikleri daha da kötüleştiriyor. Kadınlar genellikle en düşük ücretli işlere sıkışıp kalırken, terfi olanakları minimum düzeyde kalıyor. Bu sistematik ayrımcılık, kadınların ekonomik güçlenmeyi başarabilme şansını ellerinden alıyor (Niebank, J.-C., 2018).
Türkiye’nin tekstil endüstrisinde öncü bir aktör olmasına rağmen, giyim sektöründe önemli insan hakları ihlalleri hala devam ediyor. Raporlar; yetersiz ücretler, aşırı çalışma saatleri ve yetersiz sağlık ve güvenlik önlemleri de dahil olmak üzere geniş çapta işçi hakları ihlalleri olduğunu gösteriyor (Clean Clothes Campaign, 2020). Özellikle dikkate değer olan, endüstride sıklıkla marjinalleştirilen evden çalışan üretim emekçilerinin durumu. Birçokları, saatlerce süren işler için asgari ücretin %1’inden daha azına boyun eğmek zorunda kalıyor.
El emeği ürünlerin sömürüyle ilişkilendirilmemesi gerektiğine tüm kalbimizle inanıyoruz.
Hâl:hab olarak, bu zorlukları tanıyor ve hem yerel hem de küresel düzeyde tüm işçilerin hakları için mücadele etmeye devam ediyoruz.
On yılı aşkın süre önce Bangladeş’in Dhaka şehrinde 24 Nisan 2013 tarihinde meydana gelen Rana Plaza trajedisi, küreselleşmiş ekonomimizin içinde bulunduğu yönetim açığının bir simgesi haline geldi. Rana Plaza’nın çöküşü, çoğu kadın 1134 kişinin hayatını kaybetmesiyle, giyim endüstrisinde yaygın olarak görülen insan hakları ihlallerinin acı bir örneği haline geldi (Niebank, J.-C., 2018). Rana Plaza hadisesinin üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen, moda endüstrisi derin ve sistematik sorunlarla mücadele etmeye devam ediyor. Hâl:hab gibi küçük işletmeler ve bilinçli tüketiciler olarak, statükoya meydan okumak ve kalıcı değişim için mücadele etmek sorumluluklarını üstleniyoruz.
Rana Plaza’nın verdiği dersler hala son derece önemlidir. Binanın çöküşü, binlerce işçinin yaşamını yitirmesi ve endüstride yaygın olarak görülen insan hakları ihlallerinin açığa çıkmasıyla sonuçlandı. Farkındalık ve girişimlerde bazı ilerlemeler kaydedilmiş olmasına rağmen, işçi güvenliği, adil ücretler ve etik üretim uygulamaları gibi temel konularda yaşanan adaletsizlik hala devam ediyor.
hâl:hab olarak, bu haksızlıklara meydan okumaya ve işçilerin haklarını yerel ve küresel düzeyde savunmaya kararlıyız. Savunma çabalarımız ve sürdürülebilir iş uygulamalarımız aracılığıyla, daha adil ve şeffaf bir moda endüstrisi oluşturmayı amaçlıyoruz. Üretim sürecinde yer alan her bireyin adil muamele, insanca çalışma koşulları ve hakkaniyetli ücretlendirmeyi hak ettiğine inanıyoruz.
Tüketiciler olarak, markalardan hesap verebilirlik talep ederek ve hâl:hab gibi etik ve şeffaf işletmeleri destekleyerek, olumlu değişimi tetikleme gücümüz var. Birlikte, tüm işçilerin haklarını saygıyla karşılayan ve koruyan bir moda endüstrisi elde edebiliriz.